Uluslarası Ticari Tahkimde Deliller

ÖZET

Bu çalışmada klasik hukuk sistemlerinde yargılamanın temelini oluşturan delillerin devlet mahkemelerinden farklı olarak, tahkimde hakemler tarafından hangi ölçütlere göre nasıl toplanıldığı ve değerlendirildiği açıklanacaktır. Aynı zamanda Türk Hukuk Sistemi’nde delillerin elde edilmesi ile tahkim yargılamasında delillerin elde edilmesi arasında devlet bürokrasisinin ve teşkilatlanmasının olmamasından dolayı elde ediliş ve değerlendirilme farklılıkları ele alınacaktır. Uluslararası ticari bir tahkimde tarafların veya hakemlerin farklı hukuk sistemlerinin temsilcileri olmaları halinde delillerin elde edilmesi ve değerlendirilmesi noktasında ortaya çıkabilecek bazı hukuksal sorunlar üzerinde durularak buna benzer tahkim yargılamasında delillerin nasıl ikame edildiği ve değerlendirildiği ayrıca açıklanacaktır.

ANAHTAR KELİMELER

Uluslararası Ticari Tahkim, Tahkimde Delil İkamesi, Deliller

ABSTRACT 

Gathering and evaluating the evidence by arbitrators are different from the state courts. Since there are no state bureaucracy and organisation within the arbitration, having differences are inevitable. In this study the differences between the two issues going to be explained. In the international commercial arbitration, if the the arbitrators are different legal system representatives or if the parties are different, some legal problems may arise in terms of gathering and evaluating evidence. The study includes these problems aswell.

KEY WORDS

International Commercial Arbitration , Presenting Evidence in Arbitration , Evidences.

GİRİŞ

Bir hukuk davasında ileri sürülen iddia ya da savunmanın dayanağını teşkil eden delillerin uygun bir şekilde ortaya konulduğu ve ispat edildiği ölçüde o dava kazanılır ya da kaybedilir.[1]İspat, taraflarca ileri sürülen bir iddia, savunma veya talebin hukuki dayanağını teşkil eden hukuk kuralının aradığı soyut şartların, somut hayat olayında gerçekleştiği hususunda mahkemede kendi lehlerine bir kanaat uyandırma faaliyetidir.[2]Delil ise herhangi bir vakıanın ispatı için başvurulan vasıtaları ifade etmektedir.[3]

Mahkemelerde olduğu gibi, uluslararası ticari bir tahkimde de taraflar kendi iddialarını ispat edebildikleri ölçüde bir davayı kazanma şansına sahip olurlar. Devlet mahkemelerinde olduğu gibi uluslararası ticari tahkimde de deliller davanın kazanılması açısından önem arz etmektedir.

Hukuk sistemleri, delillerin kabul edilebilirliği ve ispat değeri ile delillerin takdiri bakımından farklı ilke ve prensiplere sahiptir. Nitekim Anglo Sakson hukuk sistemi ile Kıta Avrupası hukuk sistemleri arasında deliller açısından çeşitli farklılıklar görülmektedir. Özellikle delillerin kabul edilebilirliği, karşı taraf lehine delil ibraz etme yükümlülüğü, bilirkişi atama usulü, delillerin toplanması gibi konular bakımından iki anlayış arasında ciddi farklılıklar bulunmaktadır. Delil konusu tahkimin verimliliği ve seriliği ile de yakından ilgilidir. Zira delillerin ikamesinin kimin tarafından yapılacağı, zamanında ikame gerçekleşmezse ortaya çıkacak olan sorumluluğun ne olacağı gibi hususlar doğal olarak zaman kaybına yol açabileceği için tahkimin verimliliğini ve seriliğini de etkileyebilecektir. 

Uluslararası ticari tahkimde delillere ilişkin bu tür meseleler, genellikle tarafların anlaşmasına, lex arbitri’ye veya tahkimin usulüne uygulanan kurallara göre çözümlenmektedir.[4]  

 

I. ULUSLARARASI TİCARİ TAHKİMDE DELİLLERİN BELİRLENMESİ

A. DELİLLERE İLİŞKİN KURALLARIN YETERSİZLİĞİ 

Ulusal yargı sistemlerinde, delillerin toplanması bakımından hangi usul kurallarının uygulanacağı önceden gerek taraflar gerekse vekilleri tarafından bilinmektedir. Taraflar sözleşme yaptıklarında yargı olarak devlet mahkemelerini seçmiş iseler olsaı bir anlaşmazlıkta sahip oldukları delillerin ne kadar lehlerine ve nasıl kullanılacağını bilerek hareket ederler. Oysaki uluslararası ticari tahkimde taraflar veya hakemler daha önceden bilmedikleri ve alışkın olmadıkları usul kuralları ile karşılaşabilirler. 

Milli tahkim kuralları incelendiğinde genellikle delillerin toplanması ile ilgili olarak ayrıntılı bir düzenleme içermemekte ve bu konuda az sayıda emredici olmayan hükümlere yer verilmektedir. Kıta Avrupası hukuk sistemi ile Anglo Sakson hukuk sisteminde de delillere dair kesin hukuk kuralları getirmek yerine, tahkim yerinin emredici kuralları saklı kalmak kaydıyla konunun hakem mahkemesinin takdirine bırakılması tercih edilmiştir.[5]

Sonuç olarak delillerin toplanmasına ve değerlendirilmesi hakkında ne milli hukuk sistemlerinde ne de milletler arası düzenlemelerde ayrıntılı hükümlere yer verilmemiştir. Böylece hem kurumsal tahkimde hem de ad hoc tahkimde delillere uygulanacak kurallar bakımından taraflara ve hakem heyetine belirli bir serbestlik tanınmasıdır.

 

B. DELİLLERE UYGULANACAK KURALLARIN TESPİTİNDE GENEL İLKELER

Delillere uygulanacak kuralın tespiti ile tahkim usulüne uygulanacak hukuk çoğu zaman paralellik göstermektedir. Delillere uygulanacak kuralların tespitinde ilk ilke olarak vasıflandırmayı sayabiliriz. Şöyle ki, uluslararası usul hukukunda lex fori prensibi hakimdir dolayısıyla usul konuları bu ilkeye göre çözümlenir. Maddi hukuka tabi konular ise lex causae’ya tabidir. Hangi konuların usule hangi konuların maddi hukuka tabi olduğu noktasında her hukuk sistemi farklı yaklaşımlar sergileyebilmektedir. Örneğin; ispat yükü bazı hukuk sistemlerinde usule ait bir konu olarak değerlendirilirken, bazı hukuk sistemlerinde ise maddi hukuk konusu olarak kabul edilir.   Ortaya çıkabilecek vasıflandırma ihtilaflarının çözümünde açık ya da dolaylı bir çözüm yoksa usul hukuku ve maddi hukuk ayrımının temelinde yatan ilkelerden hareketle; maddi hukukun bir kararın verilmesine dayanak teşkil eden unsur ve gerekçelerini oluştururken, usul hukukunun belirtilen bu karara ulaşılma sürecini belirler. Önemli olan nokta bu şekilde net bir ayrım ile tespit edilemeyen noktalarda nasıl karar verileceğidir ki bu noktada; genel olarak yargılama usulünün organizasyonuna ilişkin kuralları usul kuralları olarak, doğrudan davanın sonucunu etkileyecek kuralları ise maddi hukuk kuraları olarak vasıflandırılmaktadır.[6]

Uluslararası tahkimde delillere ilişkin kurallar emredici nitelikte olmadığı için taraflar tahkimde uygulanacak kuralları tespit etme özgürlüğüne sahiptir. Bu sebeple vasıflandırma ilkesinden sonra bir başka ilke olarak irade muhtariyeti ilkesini belirtebiliriz. İrade muhtariyeti ilkesi, uyuşmazlığın esasına uygulanacak hukuk konusunda hemen hemen bütün ülkelerce kabul edilmiş genel prensiplerdir.[7]Taraflar yalnızca belgelere dayalı bir tahkim yargılamasını kabul edebileceği gibi daha geniş ilkeler doğrultusunda bir tahkimi de kabul edilebilir veya IBA Kurallarını seçebilirler.

Delillere uygulanacak bir anlaşma yok ise diğer bir ilke olarak, hakem heyeti kendi takdir yetkisini kullanarak tahkim usulünde delillerin tabi olacağı kuralları belirleyebilir. Uluslararası düzenlemelerde belirtildiği gibi tahkim yeri hukuku delillerin toplanması hususunda hakemlere geniş yetkiler vermektedir.

Delillere uygulanacak kuralların tespitinde başka bir ilke olarak tarafların iyi niyetle davranma yükümlülüğüdür. İyi niyetle davranma yükümlülüğü her hukuki düzenlemede kendine yer bulmuş bir kavram olmamakla birlikte, UNCITRAL Model Kanun m. 2A/1’de kanunun iyi niyetli olarak yorumlanması gerektiğinden bahisle bu düzenlemede olduğu gibi bazı düzenlemelerde bu ilke yer almıştır. İyi niyetle davranma yükümlülüğü sadece taraflar için değil hakemler için de uyulması gereken bir ilkedir. Zira tarafların tahkim öncesi anlaşmaya vardığı bir ara karar, sonradan hakemler tarafından iptal edilemez.[8]IBA Kuralları çerçevesinde, tarafların iyi niyetle davranma yükümlülüğünün kapsamı, belgelerin ibrazını düzenleyen üçüncü maddenin kapsamını aşacak şekilde geniş yorumlanmamalıdır. IBA Kuralları m. 3/1’e göre “ Taraflardan her biri, Hakem Heyetince verilen süre içerisinde, resmi belgeler ve kamuya açık bulunan belgeler de dâhil olmak üzere, diğer Tarafça daha önceden sunulmamış olan ve dayandığı mevcut tüm Belgeleri, Hakem Heyetine ve diğer Taraflara sunar.” Bu madde, karşı tarafça usulünce ibraz edilmediği veya karşı tarafça iddialarını dayandırmadığı için ibraz etmek zorunda olmadığı belgeleri, kendiliğinden ibraz etme yükümlülüğü varmış gibi yorumlanamaz, çünkü her iki taraf da tahkim neticesinde tahkimi kazanmayı hedeflediğinden, kendi aleyhine olacak bir delili sunmaması iyi niyet kuralının ihlal edildiği anlamına gelmemektedir. İyi niyet ilkesi uygulamada farklı hukuk sistemlerinde farklı olabileceği gibi aynı hukuk sistemlerinde dahi farklı şekilde yorumlanabilir. İyi niyet kurallarının nelerden oluştuğunu belirlemek yerine tahkimde hangi uygulamaların iyi niyet kuralına aykırılık teşkil edeceğinin saptanması her bir somut olayın özellikleri de göz önünde bulundurularak daha kolay saptanabilir. Örneğin IBA Kuralları m. 3/4’e göre “ Kendisine İbraz İstemi yöneltilen Taraf, Hakem Heyetince verilen süre içerisinde elinde, muhafazasında veya idaresinde olan ve ibraz edilmesine itirazının bulunmadığı, istenen tüm Belgeleri diğer Taraflara ve Hakem Heyetince bu yönde bir karar verildiği takdirde, Hakem Heyetine ibraz eder. “ denilerek karşı tarafın uzun süre meşgul edilmesini sağlayacak, önemsiz ve birbiri ile aynı belgelerin verilmesi bu hükme göre iyi niyet kurallarına aykırı olur. Yine IBA Kuralları m.3/12-b’ye göre “ Taraflar aksini kararlaştırmadıkça veya böyle bir anlaşmanın yokluğunda Hakem Heyetince aksine karar verilmedikçe, bir Tarafın elinde elektronik ortamda bulunan Belgeler, en elverişli ve ekonomik bir biçimde ve alıcıları için makul olarak kullanılabilir bir şekilde ibraz edilir veya sunulur. “ denilerek hakem heyetini yanıltmak maksadıyla, kararlaştırılandan farklı bir şekilde belge sunulması ya da bilgilerin bunları gizlemek maksadıyla hazırlanmış bir formda anlaşılamayacak şekilde sunulması iyi niyet kurallarına aykırılık teşkil eder.

 

II. DELİLLERİN İKAMESİNE DAİR IBA KURALLARI

Uluslararası ticari tahkim uygulamasında deliller, delillerin toplanması ve ibrazı bakımından, hem Kıta Avrupası hem de Anglo Sakson hukuk sisteminden gelen tarafların kabul edebileceği, ticari tahkime uygun yeknesak kurallara ihtiyaç duyulması sonrasında oluşturulan düzenlemelerden bir tanesi de Tahkimde Delillere Dair IBA( Uluslararası Barolar Birliği) Kurallarıdır. Bu kurallar, uluslararası ticari tahkimde delillere ilişkin olarak bir standardın belirlenmesi amacıyla oluşturulmuş en önemli düzenlemelerden bir tanesidir. Özellikle tarafların farklı hukuk sistemlerinin uygulandığı yerlerden geldiği durumlarda her tarafın kendi hukuk düzenini uygulatmaya çalışmasının önüne geçebilmek amacıyla bu düzenlemeye gidilmiştir. Bu kurallar ancak tarafların kabul etmesiyle uygulanabilecek nitelikte kurallar olup, her tahkimde zorunlu olarak uygulanacak kurallar değildir. Ancak uygulamada söz konusu kuralların büyük bir başarı elde ettiği görülmekte, bu yüzden hakemler ve taraflarca çoğu zaman bu kuralların uygulanması tercih edilmekte veya bu kuralların kullanılması hususunda anlaşılamaması halinde bile çoğu hakem bu kuralları kendisine rehber alarak delillerin kullanılması konusunda karar vermektedir. Uluslararası Barolar Birliği, uluslararası tahkimde delil ikamesi ile ilgili olarak 1999 yılında “ Uluslararası Ticari Tahkimde Delillerin İkamesi Hakkında Uluslararası Barolar Birliği “ kurallarını kabul etmiştir. Söz konusu bu kurallar 2010 yılına gelindiğinde gözden geçirilerek bugünkü halini almıştır.[9]

IBA Kuralları incelendiğinde uygulama kapsamı, deliller ile ilgili istişare, belgeler, vakıa tanıkları, tarafça ve heyetçe atanan bilirkişiler, keşif, ispat duruşması, delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi hususlarında oldukça ayrıntılı hükümlere yer verilmiştir.

IBA Kurallarının amacı, uluslararası ticari tahkim kurallarına alternatif yaratmak veya ilga etmek değil aksine tamamlayıcı bir ek görev üstlenmektir. Bu kurallar hem Ad Hoc tahkimde hem de kurumsal tahkimde uygulanabilmektedir. Nitekim IBA Kuralları m.1/1’e göre, “ Taraflar veya Hakem Heyetince tahkim usulüne uygulanmasına karar verilen hukukun amir hükümlerine aykırı olabileceği durumlar hariç olmak üzere, IBA Delil Kurallarının uygulanması yönünde Taraflarca anlaşma sağlandığı veya Hakem Heyetince karar verildiği hallerde, Kurallar, delil ikamesi sürecine uygulanır.“  Dolayısıyla emredici hükümlere aykırı olmamak kaydıyla bu kurallar uygulanabilir. Zaten milli hukuk sistemleri taraflara ve hakemlere bu imkanı vermektedir. Örneğin MTK m.8/A/1’e göre  “ Taraflar, hakem veya hakem kurulunun uygulayacağı yargılama kurallarını, bu kanunun emredici hükümleri saklı kalmak kaydıyla, serbestçe kararlaştırabilir ya da bir kanuna, milletlerarası veya kurumsal tahkim kurallarına yollama yaparak belirleyebilir. “denilerek Türk Hukuk sistemi olarak tahkim yargılamasında IBA Kuralları veya benzer kuralların uygulanabilirliğine izin vermiştir.  

 

III. ULUSLARARASI TİCARİ TAHKİMDE BELGE

A. BELGE KAVRAMI 

Belge, IBA Kurallarında geniş anlamıyla kağıt üzerinde veya elektronik, işitsel, görsel veya başka bir şekilde kaydedilen veya saklanan yazı, iletişim, resim, veri veya program olarak açıklanmıştır. Belge kavramı açıklanırken tanımda sayılan kavramlar örnek olup, uyuşmazlık anlamında katkı sağlayacak herhangi bir şey, çözüme etki edecek bilgiyi taşıyorsa bütün usul mevzuatlarında belge olarak kabul edilmiştir.[10]Tahkim yargılamalarında taraflar iddia ve savunmalarını hakem heyetine sunacakları yazılı belgeler ile kanıtlayacaklardır. Mahkemelerdeki yargılamada olduğu gibi prensip olarak uluslararası tahkimde de ispat yükü kendi haklılığını iddia eden tarafa aittir ve ispat yükü taşıyan taraf, ispatlanması gereken vakıa hakkında gerekli belgeleri hakem heyetine vermekle yükümlüdür. 

Elektronik belge kavramı ise hukukun karşı karşıya kaldığı yeni bir kavramdır. CD, DVD, mail yazışmaları, word, excel, pdf belgeleri, sesli mesajlar gibi kavramlar elektronik belgelere örnek olarak gösterilebilir. Günümüzde teknolojinin geldiği nokta düşünüldüğünde özellikle uluslararası ticarette yazışmaların neredeyse tamamı bu şekilde internet yoluyla yani mailleşerek yapıldığından elektronik belgeler uluslararası ticari tahkim açısından da delil olarak büyük önem kazanmıştır. 

Uluslararası ticari tahkimde inandırıcılığı yüksek ve en iyi delil olarak belge kabul edilmektedir. Duruşmalar ve tanık beyanları ihtilafın belirli kısımları bakımından hakemleri aydınlatsa ve bilgi sahibi yapsa da, belgelerin kalıcılığı onları diğer delillere göre daha önemli kılmıştır. Belgeler bakımından uluslararası ticari tahkimde daha çok Kıta Avrupası hukuk sisteminde kabul edilen anlayış benimsenmiştir, ancak bu durum Anglo Sakson hukuk sisteminin hiçbir etkisinin olmadığı anlamına gelmemektedir. Örneğin, sahip olduğu bir belgeyi ibraz mecburiyetinde olan tarafın, isteyerek belgeyi vermemesi halinde, bu kişiye ibraz mecburiyetinin gelmesi Anglo Sakson hukuk sisteminin uluslararası ticari tahkim uygulamasına etkisi olarak kabul edilmektedir.[11]

 

B. BELGELERİN İBRAZI

Belgelerin ibrazından kasıt, tarafların ya da üçüncü kişilerin sahip oldukları belgeleri hakem heyetine ya da karşı tarafa ulaştırmalarıdır. Her hukuk sistemi hem taraflar hem de üçüncü kişiler bakımından belirli şartlarda sahip olunan belgelerin ibraz edilmesi yönünde hükümlere sahiptir.  Bu anlayışın temelinde, söz konusu anlaşmazlığın aydınlatılmasına katkıda bulunma yükümlülüğünün olduğu kabul edilmektedir.[12]

Hakemlerin dava ile ilgili olarak delilleri bizzat toplama yükümlülükleri olmamakla birlikte, davanın esası hakkında karar verebilmek için gerekli olduğunu düşündükleri bazı belgelerin sunulmasını taraflardan talep edebilirler. Kıta Avrupası hukuk sisteminde, Roma Hukukundan beri kabul edilen bir kişinin kendi aleyhine olan delilleri ibraz etme yükümlülüğünün bulunmadığı ilkesi kabul görmüş olmakla birlikte, Anglo Sakson Hukuk sisteminde tarafların aleyhine olsun ya da olmasın tüm belgeleri ibraz etme zorunluluğu bulunmaktadır.[13]Bu sistem daha çok ABD, İngiltere ve diğer müşterek hukuk sistemine tabi olan ülkelerde kullanılmaktadır. “ Discovery ” veya “ disclosure “ olarak adlandırılan bu sistemde, taraflar kendilerinde bulunan davayla ilgili her türlü bilgi veya belgeyi karşı tarafa vermek veya incelemesine açmak durumundadır. Ancak kabul gören anlayışa göre, IBA Kuralları m.3/1’de de belirtildiği gibi taraflardan bir tanesi hakem mahkemesince verilen süre içerisinde resmi belgeler ile kamuya açık belgeler de dahil olmak üzere, diğer tarafça daha önceden sunulmayan ve iddia ve savunmalarını dayandırdığı tüm belgeleri ibraz etmeli, ancak herhangi bir tarafça sunulmuş belgeleri ibraz etmek zorunda değillerdir. 

MTK m. 12/A’ya göre hakem heyeti bilirkişi atayabilir ve tarafların atanan bilirkişilere gerekli belgeleri sunmasını söyleyebilir. Üçüncü kişilerin elinde bulunan belgeler açısından MTK m.12/B’ye göre devlet mahkemelerinden yardım talebinde bulunabilir.  Milletlerarası tahkim yargılamasında daha sık kullanılan yöntem karşı tarafın elindeki belgelerin sunulmasının istenmesidir.[14]Belge ibrazında, ispat yükünü taşıyan taraf, iddiasını ispat etmek için gerekli olan belgelerin karşı tarafta olduğunu biliyorsa davayı aydınlatacak olan bu belgelerin karşı tarafça hakem heyetine verilmesini talep edebilir. Karşı taraf bu belgeleri kendi rızasıyla sunmaz ise, belgelerin sunulmasını isteyen taraf bu yönde bir ara karar verilmesini talep edebilir.[15]Belgeler hem hakem mahkemesine hem de diğer tarafa sunulmalıdır ki karşı taraf sunulan belgeler hakkında bir değerlendirme yapma imkanına sahip olsun.

Belge ibrazının ne zaman yapılacağı ile ilgili olarak kesin bir kural bulunmamakla birlikte, tarafların anlaşmasıyla veya hakem kararıyla belirlenmektedir. IBA Kuralları da m.3/1’e göre belge ibrazının zamanı konusunda hakemleri yetkili kılmıştır. MTK m.12/B/1’e göre taraflar, delilleri hakem heyetinin belirlediği süre içerisinde verir. Dolayısıyla, Türk hukuk sisteminde de taraflarca sunulacak belge ve bilgilerin ibraz zamanı konusunda hakem heyetine geniş bir takdir yetkisi bırakılmıştır.[16]Uygulamada genellikle ilk dilekçe teatisinin tamamlanmasından sonra veya dilekçe teatileri tamamen teslim edildikten sonra belge ibrazı yapılması kararlaştırılmaktadır. Belge ibrazı talebi, bu talebe cevaplar ve hakemlerin kararı uygulamada İngiliz Hakem, Alan Redfern tarafından hazırlanan tabloların  ( Redfern Schedule ) kullanılmasıyla yapılmaktadır.[17]Bu tabloda belirli bir sıra ve düzen içerisinde istenen belgenin ne olduğu, neyi kanıtlamaya yarayacağı, karşı tarafın varsa belge talebine itirazı ve hakemlerin belge hakkındaki kanaati yer almaktadır.

Hakem heyeti ibraz zamanının geçmesinden sonra kendisine verilen belgeleri kabul etme konusunda takdir yetkisine sahiptir. Uygulamada hakem heyeti tarafından belirlenen sürenin dolmasından sonra gösterilen delillerin ibraz edilmesi halinde, hakemler bu delilleri genellikle kabul etmemektedir. Çünkü heyet tarafından verilen bu süreye uymamak tahkim yargılamasının gecikmesine dolayısıyla tahkim verimliliğinin de ortadan kalkmasına sebebiyet vermektedir.

IBA Kurallarında hangi durumlarda belgelere itiraz edilebileceği düzenlenmiştir. Buna göre; davayla yeterli derecede ilgili olmayan, söz konusu belgenin getirilmesinde hukuki engel veya imtiyaz varsa, istenen belgelerin ibrazı makul olmayan ölçüde külfetliyse, belge kayıp veya zayi ise, ticari gizlilik söz konusu ise, politik durumlar var ise, usul ekonomisi, adalet, oranlılık ve eşitlik açısından mevzu bahis belgelerin verilmemesini haklı kılan özel bir durumun varlığı karşısında karşı tarafın belge ibrazında bulunulsun talebi mahkeme heyetince reddedilecektir.

Hakem heyeti tarafından ibrazına karar verilen bir belge ibraz edilmez ise heyet tarafından ispat yükü üzerinde olan taraf için iddiasının doğru olmadığı sonucuna ulaşılabilir. MTK’da bu konuda açık bir hüküm bulunmamakla birlikte, HMK m. 29’a göre taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranma zorunluluğu ve davanın dayanağı olan vakıalara ilişkin açıklamalarını gerçeğe uygun şekilde yapmakla yükümlü olduğundan hakem heyetlerinin bu şekilde karar vermesi Türk hukuk sistemi açısından yabancı değildir.[18]

Uluslararası ticari tahkimde belge ibrazında taraflar genellikle belge asıllarını değil, fotokopilerini teslim ederler. Belgeler ile ilgili olarak sahtelik iddiası gelir ise hakem heyeti tarafından resen veya karşı tarafın isteği ile fotokopi ve asıllarının karşılaştırılması için belge asıllarının ibrazı taraflardan talep edilebilir. Uygulamada hakemler öncelikle söz konusu belgelerin sahteliğini iddia eden tarafa bu iddialarının dayandığı somut delilleri sorar ve akabinde tarafın kendilerini ikna etmesini bekler. Bu şekilde ikna edilirse heyet, belgenin sahte olup olmadığının araştırılmasına karar verir.[19] 

 

IV. ULUSLARARASI TİCARİ TAHKİMDE TANIK

A. TANIK KAVRAMI

Uluslararası tahkimde belgenin delil olarak tercih edilmesinde ve öncelikli olarak kullanılmasına rağmen, tanık da kullanışlı bir delil olarak değerlendirilmektedir, zira belgenin uyuşmazlığı çözümleme noktasında yetersiz kaldığı durumlarda hakem heyetinin bir karara ulaşabilmesi ve somut iddialar hakkında kanaat sahibi olabilmesi için tanık ifadelerine ihtiyaç duyulabilir. Tanık ifadeleri, tarafların iddialarını ve belgeleri daha anlaşılır kılabilmektedir. 

Tanıkların ne zaman, nerede, hangi usulde ve kimler tarafından dinlenebileceği hususunda uluslararası tahkim mevzuatlarında ayrıntılı hükümler bulunmamaktadır. Bu nedenle, hakem heyeti öncelikle tanıkların hangi hukuk sistemindeki usule tabi olarak dinleneceğine karar vermesi gerekmektedir. Çünkü tanık, hukuk sistemleri arasında en çok farklılık gösteren delillerin başında gelmektedir. Örneğin, Anglo Sakson hukuk sisteminde taraf tanık olarak dinlenebilmekte, Kıta Avrupası hukuk sisteminde ise buna izin verilmemektedir.[20]

Günümüzde uluslararası tahkimde hem Anglo Sakson hukuk sistemi hem de Kıta Avrupası hukuk sistemi karma bir şekilde kullanıldığı bir usul takip edilmektedir. Hakem heyeti, tanıkların dinlenilmesi bakımından bazı prensipler ve standartlar geliştirerek tahkim yargılama usulünün temelini teşkil eden irade muhtariyetinin yanında hukuki dinlenilme hakkına ve tarafların eşitliği prensibine dayanan, adil ve verimli bir yargılama süreci oluşturmuşlardır. Uluslararası tahkim camiası tarafından oluşturulan ve kanıksanan prensip ve standartları yansıtan bu uluslararası yazılı kurallar bütünü IBA Kurallarıdır. Zaten, tanık kavramına da tahkim düzenlemelerinde yer veren uluslararası tek metin IBA Kurallarıdır.[21]

Tanık delilinde önemli olan nokta, tanığın gözlemleri, yaptıkları ve anlaşmazlık konusu hakkında bildikleridir. Tanık, gerçekten olan vakıalar hakkında uyuşmazlığın çözümüne yarar bilgi alınması amacıyla dinlenilmektedir, yani tanık kanaatleri ya da fikirleri için dinlenilmez. Uluslararası tahkim yargılamasında bu amaç için belirli bir tecrübeye sahip olan uzmanlar arasından seçilen taraf-bilirkişisi( expert witness ) vardır.   

 

B. TANIK GÖSTERİLEBİLECEK KİŞİLER VE GÖSTERİLME USULLERİ

Hukuk sistemleri arasında kimlerin tanık olabileceği konusunda bazı farklılıklar bulunmaktadır. Anglo Sakson hukuk sisteminde tahkimin tarafları da tanık olarak dinlenebilirken, Kıta Avrupa hukuk sisteminde ise Almanya ve Türkiye örneğinde olduğu gibi taraflar tanık olarak dinlenemez, öte yandan Fransa’da ise belirli şartlarda dinlenilmekte ama bu kişilerin beyanlarının değeri diğer tanıklara göre daha az olmaktadır. Hakem heyeti, somut olayın özelliklerine göre tarafların tanık olarak dinlenip dinlenemeyeceği hususunda takdir yetkisine sahiptir. Uluslararası ticari tahkim uygulamalarında tahkim antlaşmasında aksine bir hüküm yoksa ve milli usul kurallarında aksine hükümler bulunsa bile genellikle tarafların tanık olarak dinlenebileceği kabul edilmiştir.[22]  

Günümüzde uluslararası ticari tahkimde doğrudan veya dolaylı şekilde vakıalara veya uyuşmazlığa dair herhangi bir bilgiye sahip olan, davada taraf olarak iddia ve savunmada bulunan kişi, temsilcileri, tarafın ortağı, tarafın eşi ya da akrabaları, temsilcisi dahil şirket çalışanı, hem bağımlı hem de bağımsız hukuki danışmanı, ticari ortakları dahil herkesin tanık olarak dinlenebileceği kabul görmektedir. Ayrıca taraflardan birisi ile bağlantılı ya da tahkimin sonucundan doğrudan etkilenen birisi de tanık olarak dinlenebilmektedir. Tanık olabilecek kişiler de aynı belge olarak kabul edilecekler gibi sınırlı sayıda olmayıp, uyuşmazlığın çözümünde hakemleri aydınlatma işlevini görebilecek bilgilere sahip olan herkes olabilir. IBA Kuralları da m.4/2’de tarafların, taraf yetkilileri, çalışanlar ve diğer temsilciler de dahil olmak üzere herkesin tanık olarak dinlenebileceğini kabul etmiştir.

Tanık sayısına gelince bu noktada da net bir sayı belirlenmemiş olup, hakem heyetinin takdir yetkisi içerisinde belirli bir sayı belirlenmektedir. Ancak doktrinde tanık sayısının somut olayın mahiyetine göre belirlenmesinde ve tahkim yargılamasının uzamasının engellenmesi için fazla tanık çağırmaktan kaçınılması gerektiğine dair görüşler savunulmaktadır.[23]

Tanıkların gösterilme prensibi olarak, tarafların belirttiği kişilerin ifadelerine başvurulur. Uluslararası ticari tahkimde tarafların, tanık olarak bildirilen kişilerin kimliklerini ve hangi konularda tanıklık yapacaklarını bilme hakkına sahip oldukları kabul edilmektedir. Bu nedenle taraflar tanık listelerini teslim ederken tanıklarının hangi konuda dinleneceği hususunu da belirtmesi gerekmektedir. Tanıklar hakem heyetinin belirttiği süre içerisinde bildirilmez ise tanıklarını bildiren karşı taraf, tanıkların sonradan verecekleri yazılı veya sözlü ifadelerini kabul etmeyebilir. Ancak belgelerin ibraz süresinin geçirilmesinden sonra olduğu gibi sonradan bildirilen tanıkların dinlenmesinde de hakem mahkemesi geniş bir takdir yetkisine sahiptir. UNCITRAL Tahkim Kuralları m. 27/3’e göre duruşmanın herhangi bir aşamasında tanıklar dinlenebilirler. Taraflar dinlenilmesine karar verilmiş bir tanıklarını duruşmaya getirmez ise bu durum kendi aleyhlerine değerlendirilebilir. Hakem heyetinin iki tarafça da gösterilmemiş ama somut olayda bilgisi olduğu savunulan bir kişiyi tanık olarak dinlemek isteyebilir, ancak bu durumun hakemler tarafından dikkatli bir şekilde ayarlanması gerekmektedir. Zira hangi delilin sunulup sunulmayacağı ve tarafların iddialarını ve savunmalarını nasıl ispat edeceği hususu taraflara bırakıldığından tahkim yargılamasında hakemler kendi yetkilerini aşmamalıdırlar.

Tahkim yargılamasında tanık beyanlarına karşı diğer tarafın mukabil tanık dinletme hakkı saklı kabul edilmektedir. Yani bir taraf diğer tarafın tanık beyanlarına karşı tekrardan bir tanık ile yeni beyanlarda bulunulma hakkına sahiptir. Bu yeni beyanlar eski tanık beyanlarının revize edilmesi şeklinde olabileceği gibi ilave tanık beyanı şeklinde de olabilir. IBA Kuralları da bu noktayla ilgili m.4/6’ya göre “ Yazılı Tanık İfadeleri sunulduktan sonra, Hakem Heyetince kararlaştırılan süre içerisinde, her bir Taraf, Hakem Heyetine ve diğer Taraflara, münhasıran diğer bir Tarafın Tanık İfadelerine, Bilirkişi Raporlarına ve tahkimde daha önce sunulmamış dilekçelerine karşılık teşkil etmesi koşuluyla, daha önceden ismi tanık olarak belirtilmemiş kişilerden alınanlar da dâhil olmak üzere, gözden geçirilmiş ve ilave Yazılı Tanık İfadeleri sunabilir.” diyerek bu konuya açıklık getirmiştir.

 

C. TANIK BEYANLARININ ALINMA USULLERİ    

Anglo Sakson hukuk sistemi ile Kıta Avrupası hukuk sistemi arasındaki diğer bir fark ise tanık beyanlarının alınma usulüne ilişkindir. Kıta Avrupası hukuk sisteminde kural olarak tarafların veya vekillerinin tanıklar ile görüşmesi, tanıkların mahkemede verecekleri ifadelerin, avukatlar ile birlikte hazırlanması ya da tartışılması, mesleki etik kurallarına aykırı sayılmakta ve yasaklanmaktadır. Bu kural günümüz şartlarında en azından Türk hukuk sisteminde uygulanmadığını rahatlıkla belirtebiliriz. Anglo Sakson hukuk sisteminde ise tam tersine taraflar veya vekilleri tanıklar ile duruşma öncesinde görüşebilmektedirler.

Uluslararası ticari tahkimde hakim anlayışa göre taraflar veya avukatları tanıklar ile görüşebilir, hatta tanığın duruşmaya hazırlanmasını sağlayabilirler. Aksine bir değerlendirme geçerli değildir. Nitekim IBA Kurallarında da katı kurallar getirilmeyerek tanıkların taraflar veya avukatları ile görüşmesinin önü açılmıştır. Yasal mevzuatlarda özellikle avukatların tanıklar ile görüşmesinde tanıkların yazılı beyanlarını hazırlamaması gerektiği, avukatın amacının tanığı yanlış yönlendirmemek ve spekülatif açıklamalarda bulunmasını engellemek olduğu belirtilse de, bu durumun günümüz şartlarında bu şekilde mevzuata uygun işlemediği de herkes tarafından bilinen bir gerçektir.

Tanık beyanlarının yazılı olarak hakem heyetine sunulması Anglo Sakson hukuk sisteminin bir özelliğidir, ancak günümüzde bu anlayış uluslararası ticari tahkim yargılamasına da yerleşmiştir.[24]  Uygulamada tanığın yazılı beyanının sunulmadığı durumlarda bile duruşmadan önce tanıklık yapacağı konular hakkında bir özet sunulmaktadır.

Yazılı tanık beyanlarında bulunması gerekenler; tanığın adı ve adresi, geçmişi, eğitimi, mesleği, varsa taraflarla olan bağlantısı, tanığın bilgisinin kaynağı, bildiği vakıaları tam ve detaylı olarak açıklaması, eğer ki tam bilgi sahibi değilse duyuma göre tanıklık yaptığını belirterek bildiği kadarını anlatması, varsa elindeki belgeleri sunması ve son olarak beyanlarının doğruluğuna dair ikrar ve imzasıdır. Tanıklık yapılacak dil, tanığın ana dili olabileceği gibi kendini rahat ifade ettiği başka bir dili de kullanabilir. Yazılı tanık beyanları hakem heyetinin takdiri doğrultusunda belirlediği zamanda heyete sunulmalıdır.

 

V. ULUSLARARASI TİCARİ TAHKİMDE BİLİRKİŞİ

A. BİLİRKİŞİ KAVRAMI

Doktrinde bilirkişi, bir davada çözümü hakimler tarafından bilinmeyen özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde oy ve görüşlerine başvurulan üçüncü kişilere denilmektedir.[25]Bilirkişi, hakimin ya da hakemin teknik ve özel bilgisinin yetmediği hallerde, hakemlerin hukuki bilgisi ile çözümlenemeyecek konularda inceleme yaparak, ulaştığı sonuçları rapor halinde hakem heyetine ve taraflara sunar.[26]

Kıta Avrupası Hukuk Sistemi ile Anglo Sakson hukuk sistemleri arasında bilirkişinin kimin tarafından atanacağı konusunda farklı yaklaşımlar mevcuttur. Kıta Avrupası hukuk sisteminde bilirkişiler mahkemece atanır ve tarafsız olmaları zorunludur, Anglo Sakson hukuk sisteminde ise bilirkişilerin taraflarca atanması mümkündür. Anglo Sakson hukuk sisteminde mahkemenin resen bilirkişi atama yetkisi olmasına rağmen, bu yetkisini çok nadir kullandığı görülmektedir, zira bu sistemde her taraf kendi bilirkişisini belirler ve onunla çalışır.

Türk hukuk sisteminde ise, MTK m.12’ye göre hakemler veya hakem heyeti uyuşmazlıkla ilgili olarak bilirkişi incelenmesine karar verebilir. Hakem heyeti bilgi alınacak konu ile ilgili olarak bir bilirkişi atayabileceği gibi aynı veya farklı meslek gruplardan birden fazla bilirkişi atanmasına da karar verebilir. Bilirkişi sayısının belirlenmesinde işin kapsamı ve zorluğunun yanı sıra değişik uzmanlık alanlarından teknik bilgiye ihtiyaç duyulup duyulmaması da önemli bir etken olacaktır.

 

B. TARAF BİLİRKİŞİSİ 

Kıta Avrupası hukuk sistemi ile Anglo Sakson hukuk sistemlerinin birçok noktada ayrıldığı gibi bilirkişi atanması noktasında da ayrılmaktadır. Delil olarak belge ve tanığın değerlendirilmesinde genelde aynı alanda bu sistemlerin özelliklerinden bir tanesi diğerine ağır basmış ve daha yaygın kullanılmıştır. Ancak bilirkişi mevzusunda iki sisteme ait bilirkişi kavramının da halen tahkim yargılamasında taraflarca kabul gördüğünü, tercihe bağlı olarak kullanılmaktadırlar.

Taraf bilirkişisi; tarafların iddia ve savunmalarını desteklemek amacıyla teknik konularda kendilerine yardımcı olması amacıyla yardım alınan uzman kişilere verilen isimlerdir. Taraf bilirkişisi raporu, tarafların iddia ve savunmalarının yer aldığı bir beyan dilekçesi olmayıp, hakem heyetince de kabul görmesiyle, tarafların iddialarını dayandırdıkları bir delil olarak kabul görmektedir.  Taraf bilirkişisi deliline başvurulmasının mantığı, hakem heyetinin ilgili bilirkişi raporu olmadan uyuşmazlık konusunu anlayamayacaklarını düşündüklerinden taraflarca uzmanlara açıklayıcı bir beyan hazırlatılma isteğidir.

UNCITRAL Model Kanun m.26/2’ye göre taraflarca aksi kararlaştırılmadığı sürece, hakem mahkemesince atanan bilirkişinin duruşmada dinlenmesi sırasında, tarafların kendi seçtikleri bilirkişileri de dinletebilecekleri hükmü kabul görmüştür. Türk hukuk sisteminde ise, benzer bir düzenleme yapılarak; MTK m.12/A/2’ye göre hakem heyetince atanan bilirkişinin raporlarını sunmasından sonra duruşmada dinlenilmesi sırasında taraflar kendi seçtikleri özel bilirkişileri dinletebileceklerdir. Bu görüşe Türk tahkim yargılamasında bu madde hükmü ile birlikte taraf bilirkişisi uygulaması kabul edilmiş olmaktadır.[27]

Taraf bilirkişisinde yer alması gereken özellikler; bilirkişinin özgeçmişi, taraf bilirkişisinin raporu hangi talimatlara göre hazırladığına ilişkin beyan, bilirkişinin bağımsız olduğuna dair beyanı,, raporda varılan sonuçlar ve dayanakları, bilirkişinin savunduğu görüşlerinin doğru olduğuna dair beyanı bulunmalıdır.

 

C. HAKEM HEYETİNCE ATANAN BİLİRKİŞİ 

Kıta Avrupası hukuk sisteminde bilirkişiler mahkemece tarafsız ve bağımsız kişiler arasından atanır. Tahkim yargılamasında hakem heyeti tarafından bilirkişi atanması usulü, Anglo Sakson hukuk sistemine tabi tahkim davalarından ziyade, Kıta Avrupası hukuk sistemine tabi davalarda daha çok uygulanır.[28]

Taraflar bazen hakem heyeti tarafından bilirkişi atanmasına karşı çıkabilirler çünkü her ne kadar uzman olduğu iddiasıyla da seçilse, taraflarca tanınmayan bilirkişilerin hazırlayacağı raporların uyuşmazlığın karara bağlanması sürecinde önemli bir rol almasını istememelerinden kaynaklanmaktadır. Bu durumda taraflar hakem heyetince atanan bilirkişi yerine taraf bilirkişini tercih edebilmektedir. Bu tercih durumu daha çok tarafların ait ve alışkın oldukları hukuk sistemindeki uygulamaya göre değişmektedir. IBA Kuralları her iki bilirkişi sistemini de kendi mevzuatında düzenlemiştir.

Uluslararası ticari tahkimde taraflara tanınan irade muhtariyeti ilkesi gereğince hakem heyetinin bilirkişi atama yetkisi kaldırılabilir, nitekim UNCITRAL Model Kanunu’nun 26. maddesinde de taraflar için emredici bir hüküm olmadığından taraflar böyle bir serbestiye sahiptirler.

Hakem heyetince atanan bilirkişilerin, atamadan önce taraflar ile veya vekilleri ile istişare yapılarak, bilirkişinin uyuşmazlık konusunda uzman olduğuna dair ortak kanaatte buluşması sonradan bilirkişi için bağımsız ve tarafsız olmadığı yönünde itirazlar gelmesinin önüne geçecektir. Hakemler belirledikleri bir süreyi taraflara bildirerek bilirkişi ve görev belgesi hakkında itirazları belirlenen süre içerisinde kendilerine ulaştırmalarını isterler. IBA Kurallarına göre bu süre içerisinde itiraz etmeyen taraflar daha sonradan ancak o esnada bilmedikleri yeni bir nedenin varlığı sebebiyle bilirkişilere atandıktan sonra itiraz edebilirler. Hakem heyeti bilirkişilerin hakkındaki itirazları değerlendirip karar bağlar. İtirazları reddedebileceği gibi, bilirkişinin atanmasından vazgeçip, görevine de son verebilir.[29]   

Hakem mahkemesi tarafından atanan bilirkişilerin görev alanının ve yetkilerinin neler olduğu, uyuşmazlık konusu hakkında saptanması istenen noktaların neler olduğuna dair düzenlenen evraka görev belgesi denilmektedir. Görev belgesinde; bilirkişinin bağımsız ve tarafsız olması gerektiğine dair bir ihtara, bilirkişinin cevaplayacağa sorulara, raporunu hazırlarken incelenecek belgelerin neler olduğu ve gerekli diğer bilgilere yer verilmektedir. Tahkim yargılamasında hakemlerin, tarafların veya vekillerinin istemesi üzerine bilirkişiler duruşmaya katılabilirler.[30]

Tahkim giderlerinin azalması açısından, talep edilecek bilirkişi sayısına ve bilirkişi beyan sayısına dikkat edilmelidir. Taraflar ya da tahkim heyeti, MTO Bilirkişilik Kuralları uyarınca, MTO Milletlerarası Ekspertiz Merkezi’ne (ICC International Centre for Expertise) başvurarak, bilirkişinin belirlenmesi için istemde bulunabilirler.[31]Ancak uygulamada hakem heyetleri kendileri araştırarak bilirkişileri seçmektedirler.

Uluslararası ticari tahkimde delillerin hakem heyetince serbestçe değerlendirilmesinde olduğu gibi hakemler bilirkişi raporuyla da bağlı değillerdir. Hakem heyeti, bilirkişinin düzenlediği rapordaki tespit ve değerlendirmeyi dava konusu olay ve hukuk kuralları ile ilgili olup olmadığına dikkat eder. Hakemler raporun bir kısmına dikkat edip, başka bir kısmına itibar etmeyebilir.

 

VI. ULUSLARARASI TİCARİ TAHKİMDE KEŞİF 

Hakimin uyuşmazlık konusu şeyi inceleyerek onun hakkında bütün duyu organlarıyla bilgi edinmesine keşif denilmektedir.(HMK m. 228) Uluslararası ticari tahkimde kabul edilen delil türlerinden bir tanesi de keşiftir. Keşfin konusu insan, bir mahal, mülk, makine, depo, mağaza, başka bir eşya, bir belge veya bir süreç olabilir.

IBA Kurallarında da keşif hükmü m.7’de “ Madde 9.2 hükümleri saklı kalmak üzere, Hakem Heyeti, Taraflardan birinin talebi üzerine veya resen gerekli gördüğü her türlü sahayı, mülkü, makineyi veya diğer her türlü malı, numuneleri, sistemleri, süreçleri veya belgeleri inceleyebilir veya Heyetçe-Atanmış Bilirkişi veya Tarafça-Atanmış Bilirkişinin bunları incelemesini isteyebilir.  Hakem Heyeti, Taraflarla istişare ederek, keşfin zamanını ve düzenlenmesini belirler.  Tarafların ve temsilcilerinin bu şekilde yapılan keşiflere katılma hakları olacaktır.“  denilerek keşfe dahil yerler geniş tutulmuştur. Bu hükme göre delil ibrazına ilişkin taleplerin reddedilebileceği halleri düzenleyen m.9/2 hükmü saklı tutulmasının amacı bu hallerin varlığında hakem mahkemesinin keşfe karar veremeyecek olmasıdır.[32]

 

SONUÇ

Günümüzde teknolojinin geldiği seviye ile birlikte ticaretin uluslararası bir hal almasıyla gelişen ve çok daha fazla uygulanır hale gelen tahkim yargılamasında deliller önemli bir yer almaktadır. Çünkü deliller uluslararası ticari tahkim uygulamasında yargılamanın seyrini önemli ölçüde değiştirecek unsurlardandır. 

Tahkim yargılamasında Anglo Sakson hukuk sistemi ile Kıta Avrupası hukuk sistemlerinin birbirinden farklı özelliklere sahip oluşunun bu hukuk sistemlerine alışkın taraf veya vekillerinin birbirleriyle karşılaştıklarında deliller açısından ortaya çıkabilecek sorunlara ve uygulamalara uluslararası mevzuatlar ışığında değinerek kullanılan her bir delili ayrı ayrı incelediğimizde; halen birçok noktada netlik görememekteyiz. Oysaki bu durum tahkim yargılamasının ruhu ile uyuşmamaktadır. Zira özellikle uluslararası ticari tahkim açısından, kişilerin tahkimi tercih etmelerinin sebeplerinin başında daha adil bir yargılama, zaman kaybının önüne geçmek ve ulusal mevzuatların ekseriyetinden kurtulmak gelmektedir. Hal böyleyken taraflar bir ticari ilişkide olası bir uyuşmazlıkta tahkim yolunu tercih etmeleri yeterli olmamaktadır. En basit haliyle hangi tür bilirkişi seçeceklerine varana kadar belirlemeleri gerekmektedir. 

Bir sözleşmenin esaslı noktası ticarete konu olan iştir. Taraflar uyuşmazlık halinde tahkime gidildiğinde bilirkişinin türünün ne olması gerektiği ile ilgili olarak sözleşmelerine ayrıca hüküm koyma ihtimalleri çok düşüktür. Zira her tüccar asıl olarak yaptığı işin sonuçlanmasına odaklanır ki uyuşmazlık çıkma ihtimali her zaman daha az görünür. Böyle bir ortamda delillerin hangi sisteme göre değerlendirilebileceği uyuşmazlık çıktığında hakemler vasıtasıyla tanınan geniş takdir yetkisiyle çözümlenmektedir. Geniş takdir yetkilerinin de kanaatime göre belirli sınırlar içerisinde kullanılması ya da kullandırılması gerekmektedir. Kıta Avrupası hukuk sisteminden gelen bir şirket veya tüccar ile Anglo Sakson hukuk sisteminden gelen bir şirket veya tüccar karşılaştığında delillerin ikamesinden delil türlerinin değerlendirilmesine kadar ya da tahkim yargılamasının diğer unsurları ile ilgili olarak uluslararası daha ayrıntılı ve sınırlı belirli bir mevzuat oluşturulmalıdır. 

Böylece hukuk sistemlerinin farklı özelliklerinin, tahkim merkezlerinin veya hakemlerin rolleri daha aza indirgenerek sadece tahkimde deliller açısından değil, bütün tahkim yargılaması yönünden tahkimin ruhuna daha uygun bir sistem olacaktır. 

                                                                                     Av. Kemal Çağrı DEREKAYA

  

ATIFLAR

[1]Karslı, Abdurrahim: Medeni Muhakeme Hukuku, İstanbul, 2012, s.566.

2Pekcanıtez,Hakan/ Atalay, Oğuz/ Özekes, Muhammet: Medeni Usul Hukuku, Ankara, 2012, s.538.

3Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 581.

4Aygül, Musa: Milletlerarası Ticari Tahkimde Tahkim Usulüne Uygulanacak Hukuk Ve Deliller, İstanbul, 2014, s.128-129.

5Aygül, s.130.

6Aygül, s.133.

7Özel, Sibel: Milletlerarası Ticari Tahkimde Kanunlar İhtilafı Meseleleri, İstanbul, 2008, s.121.

8Aygül, s.137.

9Commentary on the revised text of the 2010 IBA Rules on the Taking of Evidence in International Arbitration, www.ibanet.org.

10Kuru,Baki/Arslan,Ramazan/Yılmaz,Ejder: Medeni Usul Hukuku, Ankara, 2013, s.372.

11Aygül, s.151.

12Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 627.

13Aygül, s.157.

14Bu konu hakkında daha ayrıntılı bilgi için bkz. Gökyayla, Cemile Demir: Milletlerarası Tahkimde Belge İbrazı, İstanbul 2014, s.15 vd. 

15Akıncı, Ziya: Milletlerarası Tahkim Kanunu Uyarınca Tahkim, İstanbul, 2016, s. 227.

16Kalpsüz, Turgut: Türkiye’de Milletlerarası Tahkim, Ankara, 2010, s.89.

17Akıncı, s.227.

18Gökyayla, s.214.

19Aygül, s.165.

20Aygül, s. 228.

21Aygül, s. 230.

22Aygül, s.232.

23Ertürk, Begüm Hande: Milletlerarası Tahkimde Yeni Gelişmeler: Tahkim Yargılaması Süreci Ve Masrafların Azaltması, Prof. Dr. Nur Centel’e Armağan, İstanbul, 2013, s. 1615.

24Aygül, s.248.

25Kuru/Arslan/Yılmaz, s.423.

26Akıncı, Ziya: Milletlerarası Tahkimde Bilirkişi, Milletlerarası Tahkim Semineri, Ankara, 2010, s.69.(Bilirkişi)

27Kalpsüz, s.93.

28Aygül, s. 292.

29Aygül, s.304.

30Akıncı, s. 223.

31Ertürk, s. 1615.

32Aygül, s. 330.

 

KAYNAKLAR

 

Akıncı, Ziya:Milletlerarası Tahkim Kanunu Uyarınca Tahkim, İstanbul, 2016.

Akıncı, Ziya:Milletlerarası Tahkimde Bilirkişi, Milletlerarası Tahkim Semineri, Ankara, 2010. (Bilirkişi)

Aygül, Musa:Milletlerarası Ticari Tahkimde Tahkim Usulüne Uygulanacak Hukuk Ve Deliller, İstanbul, 2014.

Ertürk, Begüm Hande:Milletlerarası Tahkimde Yeni Gelişmeler: Tahkim Yargılaması Süreci Ve Masrafların Azaltması, Prof. Dr. Nur Centel’e Armağan, İstanbul, 2013.

Gökyayla, Cemile Demir:Milletlerarası Tahkimde Belge İbrazı, İstanbul 2014.

Karslı, Abdurrahim: Medeni Muhakeme Hukuku, İstanbul, 2012.

Kalpsüz, Turgut:Türkiye’de Milletlerarası Tahkim, Ankara, 2010.

Kuru,Baki/Arslan,Ramazan/Yılmaz,Ejder:Medeni Usul Hukuku, Ankara, 2013.

Özel, Sibel: Milletlerarası Ticari Tahkimde Kanunlar İhtilafı Meseleleri, İstanbul, 2008.

Pekcanıtez,Hakan/ Atalay, Oğuz/ Özekes, Muhammet:Medeni Usul Hukuku, Ankara, 2012.

ÇEVRİMİÇİ KAYNAKLAR

 

Commentary on the revised text of the 2010 IBA Rules on the Taking of Evidence in International Arbitration, www.ibanet.org.

 

[1]Karslı, Abdurrahim: Medeni Muhakeme Hukuku, İstanbul, 2012, s.566.

[2]Pekcanıtez,Hakan/ Atalay, Oğuz/ Özekes, Muhammet: Medeni Usul Hukuku, Ankara, 2012, s.538.

[3]Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 581.

[4]Aygül, Musa: Milletlerarası Ticari Tahkimde Tahkim Usulüne Uygulanacak Hukuk Ve Deliller, İstanbul, 2014, s.128-129.

[5]Aygül, s.130.

[6]Aygül, s.133.

[7]Özel, Sibel: Milletlerarası Ticari Tahkimde Kanunlar İhtilafı Meseleleri, İstanbul, 2008, s.121.

[8]Aygül, s.137.

[9]Commentary on the revised text of the 2010 IBA Rules on the Taking of Evidence in International Arbitration, www.ibanet.org.

[10]Kuru,Baki/Arslan,Ramazan/Yılmaz,Ejder: Medeni Usul Hukuku, Ankara, 2013, s.372.

[11]Aygül, s.151.

[12]Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 627.

[13]Aygül, s.157.

[14]Bu konu hakkında daha ayrıntılı bilgi için bkz. Gökyayla, Cemile Demir: Milletlerarası Tahkimde Belge İbrazı, İstanbul 2014, s.15 vd. 

[15]Akıncı, Ziya: Milletlerarası Tahkim Kanunu Uyarınca Tahkim, İstanbul, 2016, s. 227.

[16]Kalpsüz, Turgut: Türkiye’de Milletlerarası Tahkim, Ankara, 2010, s.89.

[17]Akıncı, s.227.

[18]Gökyayla, s.214.

[19]Aygül, s.165.

[20]Aygül, s. 228.

[21]Aygül, s. 230.

[22]Aygül, s.232.

[23]Ertürk, Begüm Hande: Milletlerarası Tahkimde Yeni Gelişmeler: Tahkim Yargılaması Süreci Ve Masrafların Azaltması, Prof. Dr. Nur Centel’e Armağan, İstanbul, 2013, s. 1615.

[24]Aygül, s.248.

[25]Kuru/Arslan/Yılmaz, s.423.

[26]Akıncı, Ziya: Milletlerarası Tahkimde Bilirkişi, Milletlerarası Tahkim Semineri, Ankara, 2010, s.69.(Bilirkişi)

[27]Kalpsüz, s.93.

[28]Aygül, s. 292.

[29]Aygül, s.304.

[30]Akıncı, s. 223.

[31]Ertürk, s. 1615.

[32]Aygül, s. 330.

Arama